0553 661 52 02 asli@arslantas.av.tr

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU VE CEZASI

Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi bu suçu işlemiş olur.

Madde 155- Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Şartları

  • Başkasına ait olup da muhafaza etmek veya belli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş mal üzerinde ‘kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak’ veya ‘ bu devir olgusunu inkar etmek’ durumunda suç oluşmuş olur.
  • Güveni kötüye kullanma suçu, failin zilyetliğinde bulunan başkasına ait mal üzerinde, zilyetliğin devri amacı dışında bir amaçla tasarrufta bulunduğu veya zilyetliğin devir olgusunu inkar ettiği anda tamamlanmış olur. Suçun tamamlanması için suçtan yarar elde edilmesi şart değildir.
  • Suçun konusu taşınır ve taşınmaz mallar olabilir. Taşınmazların suçun konusunun oluşmasına örnek olarak kiralayanın, mesken olarak evini kullanması için kiraladığı bir durumda kiracının bu evi bir başkasına kiraya vermesini verebiliriz.
  • Güveni kötüye kullanma suçu, kasten işlenebilen bir suçtur.
  • Güven, kötüye kullanma suçu ancak muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere belirli bir şekilde kullanmak üzere belirli bir malın zilyetliğinin bırakıldığı kişi tarafından işlenebilir. Bu bağlamda örneğin hizmetçi, işçi, satış elemanı vs. zilyet olmadıklarından bu suçun faili de olamazlar.
  • Suçun mağduru, ise söz konusu malın maliki yada malikinden yada onun yetkilendirdiği kişi/kişilerden hukuka uygun surette malın zilyetliğini alan ve bu malı muhafaza etmesi veya belirli bir şekilde kullanması amacıyla başkasına devreden kişidir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Nitelikli Halleri

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun nitelikli hali Türk Ceza Kanunu 155.madde ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.

Madde 155- (2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Soruşturma ve Kovuşturma

Güveni kötüye kullanma suçunun basit şeklinin (TCK 151/1) soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Suçun ağırlaştırılmış halinin (TCK 151/2) soruşturma ve kovuşturması resen yapılır, bunun için şikayet şartı aranmaz.

Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Uzlaşma Kapsamında Olması

Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 17/06/2021 tarihli ve 2021/5-43 Esas, 2021/287 Sayılı Kararında da açıklandığı üzere; sanık ile katılan E. A. G. arasındaki vekalet ilişkisinde kamu otoritesi ve kamu gücünün kullanılmadığı, söz konusu paranın teslim edilmesinin sanığın avukat olmasının doğal sonucu değil katılan tarafından şahsına duyulan güven ilişkisi nedeniyle verilen ahzu kabz yetkisi kapsamında gerçekleştirildiği ve buna bağlı olarak da aralarındaki ilişkinin hizmet ilişkisi kapsamında kaldığı gözetildiğinde, sanığın eyleminin 5237 Sayılı TCK’nin 155/2. maddesinde tanımı yapılan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı ve 24/10/2019 tarihinde 30928 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nin 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı TCK’nin 7/2. maddesinin ”Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek, 6763 Sayılı Kanun’un 35. maddesiyle değişik CMK’nin 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ: Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün 5271 Sayılı CMK’nin 302/2 ve 307/5. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozmaya konu kararın niteliği de gözetilerek aynı Kanun’un 304/2-a maddesi gereğince dosyanın İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİNE, 03.03.2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi. (YARGITAY 5. Ceza Dairesi Esas: 2020 / 6058 Karar: 2022 / 2527 Karar Tarihi: 03.03.2022)

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Hapis Hakkı

Güveni kötüye kullanma suçundan sanığın beraatine ilişkin verilen hüküm, katılan tarafından temyiz edilmekle, tüm dosya kapsamı bir bütün olarak incelenerek gereği düşünüldü:

Katılan …’in, birlikte yaşadığı katılan … adına kayıtlı aracı tamir maksadıyla sanığa verdiği, sanığın tamir parasının ödenmediğinden bahisle aracı zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunarak ve kendi yararına olacak şekilde satıp haksız menfaat elde ettiği, sanığın bu suretle atılı suçu işlediğinin iddia edildiği somut olayda; sanığın, katılan …’e ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması hâlinde, borç ödeninceye kadar hapsetme hakkını kullanmasının taraflar arasındaki ihtilafın hukuki mahiyette olduğu, sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla, sanığın beraatine yönelik mahkemenin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılanın temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 17/05/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. (YARGITAY 15. Ceza Dairesi Esas: 2020 / 5409 Karar: 2021 / 5111 Karar Tarihi: 17.05.2021)

Nitelikli Hırsızlık Suçu ve Güveni Kötüye Kullanma Suçu Farkı

Güveni kötüye kullanma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü, Sanığın müştekiden kiraladığı evde, bir odada kilit altında muhafaza altına alınmış ve zilyetliği kendisine devredilmemiş olan müştekiye ait eşyaları alarak evden ayrıldığının iddia ve kabul olunduğu olayda;

Güveni kötüye kullanma suçunun başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği devredilen eşya üzerinde işlenebilen bir suç olduğu, somut olayda sanığa muhafaza etmek ve belirli bir şekilde kullanılmak üzere zilyetliği devredilen bir eşyanın söz konusu olmadığı, dolayısıyla zilyetliğinin aktarılmadığı dikkate alındığında, sanığın evde kilitli bulunan odadan eşyaları müştekiden habersiz olarak alması şeklindeki eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nın 142/1-b maddesinde düzenlenen nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, suç vasfında yanılgıya düşülerek güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,

Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, hükmün BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 17/05/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (YARGITAY 15. Ceza Dairesi Esas: 2020 / 5020 Karar: 2021 / 5117 Karar Tarihi: 17.05.2021)

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının, 15/04/2020 gün ve 31100 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile TCK’nın 53.maddesinde yapılan değişiklikle birlikte infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür. Ancak;

Müştekinin ve sanıkların savunmalarından, evin kiralama kontratı imzalanmamış olmasına rağmen, tarafların evi kiralama konusunda anlaştıkları ve katılanın sanıklara evin anahtarını 28/01/2014 tarihinde verdiği, katılanın kira kontratı yapmak üzere 16/02/2014 tarihinde sanıkları aradığında ulaşamadığı ve evindeki malzemelerin çalınmış olduğunu fark ettiği eylemde evin zilyetliğinin sanıklara kullanılmak üzere devredildiği ve sanıklardan …’nin beyanına göre evde bir hafta kaldıktan sonra ayrıldığı dolayısıyla evi bir müddet kullandıktan sonra sanıkların zilyetliğin amacı dışında tasarrufta bulundukları anlaşılan olayda; sanıkların eyleminin, TCK’nın 155/1. maddesinde düzenlenen ve uzlaşma kapsamında olan güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden eylemin nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek sanıklara TCK’nın 142/1-b. maddesi kapsamındaki hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27/04/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi. (YARGITAY 2. Ceza Dairesi Esas: 2020 / 23318 Karar: 2021 / 9185 Karar Tarihi: 27.04.2021)