0553 661 52 02 asli@arslantas.av.tr

DOLANDIRICILIK SUÇU VE CEZASI NEDİR?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 157’de dolandırıcılık suçunun basit hali, m. 158 ve 159’da ise suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir.

TCK m. 157’ye göre ; (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

DOLANDIRICILIK SUÇUNUN ŞARTLARI NELERDİR?

O halde Türk Ceza Kanunu 157.maddeye göre dolandırıcılık suçunun basit halinin yani nitelikli olmayan halinin işlenmiş sayılması için şunlar olmalıdır:

  • Fail tarafından hileli davranışlar yapılmalıdır. Mağdurun inceleme eğilimini etkisiz kılacak nitelikte bir takım davranışlarda bulunulmalıdır.
  • Fail tarafından yapılan hileli davranışlar bir kimseyi aldatabilecek nitelikte olmalıdır.
  • Mağdurun veya başkasının zararına, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlanmalıdır. Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, verilen zarar ile sanığın eylemi arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır.

SUÇUN HUKUKİ KONUSU

Dolandırıcılık suçuyla asıl olarak korunmak istenen hukuki yarar, kişilerin malvarlığı değerleridir. Ancak bu suçla kişilerin irade özgürlüklerinin ve hukuksal işlemler sırasındaki iyi niyetlerinin de korunduğunu kabul etmek gerekir.

Dolandırıcılık suçuyla asıl olarak korunmak istenen hukuki yarar, kişilerin malvarlığı değerleridir. Ancak bu suçla kişilerin irade özgürlüklerinin ve hukuksal işlemler sırasındaki iyi niyetlerinin de korunduğunu kabul etmek gerekir.

Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden fazla hukuki konusu bulunan bu suç işlenirken, sadece malvarlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır.

SUÇUN FAİLİ

Dolandırıcılık suçu, fail açısından özellik göstermez. Herhangi bir gerçek kişi bu suçun faili olabilir. Hileli davranışları gerçekleştiren ile yararına menfaat elde edilenin aynı kişi olması gerekmez.  Bu ikisinin farklı olması halinde, hileli davranışları gerçekleştiren kişi suçun failidir.

SUÇUN MAĞDURU

Dolandırıcılık suçunun mağduru, suçun maddi konusunu oluşturan malvarlığı değerlerinin sahibi olan kişidir. Kanundaki ifadeden de anlaşılacağı gibi, dolandırıcılık suçunda, aldatılan kişi ile malvarlığı zarara uğrayan kişinin aynı olması gerekmez.

Aldatılan kişi veya kişiler ile zarara uğrayan kişi veya kişiler farklı olabilir. Aldatılan kişi ile zarara uğrayan kişinin farklı olması halinde, aldatılan kişinin mağdurun malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi veren bir hukuki durumda olması gerekir. Dolandırıcılık suçuyla asıl olarak korunmak istenen hukuki değer malvarlığı değeri olduğundan, bu gibi hallerde malvarlığı yönünden zarara uğrayan kişi suçun mağduru olarak kabul edilmelidir.

Çünkü sırf aldatılmış olmak bu suç açısından mağdur olmak için yeterli olmayıp, malvarlığı yönünden bir zarar ya da zarar tehlikesinin de gerçekleşmiş olması gerekir.

SUÇUN KONUSU

Dolandırıcılık suçunun konusunu malvarlığı değerleri oluşturur. Malvarlığı, mülkiyeti de kapsayan üst bir kavramdır. Bu nedenle ekonomik bir değer taşıyan taşınır ve taşınmaz malların yanı sıra alacak hakları, fikri haklar da suçun konusunu oluşturabilir.

 SUÇUN CEZASINI ARTIRAN NİTELİKLİ HALLER

Nitelikli dolandırıcılık

Madde 158- (1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

  • Suçun Dinî İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi

Uygulamada yerleşmiş kabule göre; bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dinî kurallara bağlı olanların önem verdiği değerler, dinî inanç ve duyguların aldatma aracı olarak kötüye kullanılması ve bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olması gerekmektedir.

T.C Yargıtay 15.Ceza Dairesi Esas No: 2011/11738  Karar No:2012/32041  Karar Tarihi: 19.03.2012 Kararı ;

“ Dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.

Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.

Somut olayda; kendilerini hoca olarak tanıtan sanıkların katılanlara kızlarının bahtının kapandığını, evlerinde muska olduğunu söyleyip evlerine gelerek, çeşitli dualar okuyup kızlarının elbisesinden muska çıktığına inandırıp, bu muskayı bozup yeni muska yaptıklarını söyleyerek paralarını almaları, ayrıca evlerinin bahçesinde bir küp altın olduğunu, bu altını çıkarmak için çeşitli dualar ve törenler yapıp getirdiği ilaçla küp içerisindeki maddeyi altına çevirecekleri vaatleri ile katılanları kandırıp altın ve paralarını almaları şeklinde gerçekleşen olayda sanıkların eylemlerinin temas ettiği, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen “Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan karar verilmesi ’’

  • Suçun Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

TCK’nın 158/1-b maddesi gerekçesinde “Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır.” şeklindeki açıklamayla bu nitelikli hale yer verilme nedeni ortaya konulmuştur.

Yargıtay da “TCK’nun 158/1-b maddesinde yer alan ‘zor şartlar’ ibaresi, suçun mağduru esas alınarak değerlendirilmeli, mağdurun zor şartlarda bulunup bulunmadığı, olaysal olarak ve subjektif olarak açıklanmalıdır.” şeklindeki kararında, zor koşulların bulunup bulunmadığının belirlenmesinde mağdurun esas alınması gerektiğini ortaya koymuştur.

Kişinin zor durumda olması hastalık, yaralanma gibi kişisel nedenler; iflas etmek, aşırı borçlanmak gibi ekonomik nedenler olabileceği gibi sosyal olaylar, doğal afetler de olabilir.

  • Suçun Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığı farklı nedenlerden kaynaklanmış olabilir. Algılama yeteneğini zayıflatan nedenler yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, ilerlemiş yaşlılık, duyu organlarının yetersizliği gibi nedenler olabileceği gibi sarhoşluk, uyuşturucu madde etkisinde olmak gibi geçici nedenler de olabilir.

  • Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

“Bankaların etkin işlevi bulunan çek, hesap cüzdanı, dekont gibi maddi varlıklarının kullanılması halinde, bankanın vasıta kılınarak dolandırıcılık suçunun oluşacağından hareketle; sanığın sahte olarak düzenlettirdiği nüfus cüzdanıyla katılanın banka hesabından para çekmesi şeklinde gerçekleştiği anlaşılan olayda, bankanın maddi bir varlığının kullanılmaması ve ödeme vasıtası olması nedeniyle işlenen dolandırıcılık suçunda araç olarak kullanılmadığı, ancak kamu kurumu olan nüfus müdürlüğünün maddi varlıklarından sayılan sahte nüfus cüzdanı kullanılarak mağdurun dolandırıldığı anlaşılmakla; eylemin, 5237 sayılı TCK 158/1-d maddesinde öngörülen “kamu kurumunun aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi yasaya aykırıdır” (Yargıtay 15.CD., 11.02.2013, 18656/2433).

  • Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenmesi

TCK 158/1-e maddesi kapsamındaki bu suç, mağdur unsuru yönünden özellik gösterir. Dolandırıcılık kamu kuruluşlarının dolayısıyla kamunun zararına olarak işlenmiştir.

  • Suçun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılarak bu suçun işlenebilmesi için, faille mağdurun yüzyüze gelmeden, bilişim sisteminin hile aracı olarak kullanılması gerekir.

Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken banka veya diğer kredi kurumunun mutat faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerinden yararlanılması ya da banka ve kredi kurumlarının mutat faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir. Öte yandan nitelikli halin uygulanması için banka ya da kredi kurumunun suçtan zarar görmüş olması da gerekmez.

Ceza Genel Kurulu 2014/230 E. , 2015/377 K. kararında;

‘Sanığın hukuka aykırı bir şekilde temin edip doldurduğu ve keşide yeri gösterilmeyen çeki kullanarak katılanın banka hesabından 1.500 Lira çektiği olayda, bankanın maddi varlıklarından olan çekin suçta araç olarak kullanılması nedeniyle eylemin 5237 sayılı TCK’nun 158/1-f madde ve fıkrasında yazılı banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.’

  • Suçun Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

TCK’nun 6/1-g maddesindeki tanıma göre “basın ve yayın yolu ile” deyimi; yazılı, görsel, işitsel ve elektronik her türlü kitle iletişim aracıyla yapılan yayınları içermekte olup, bireysel iletişim araçları bu kapsam dışında bırakılmıştır. Kitle iletişim araçları, kitlesel boyutta ileti dağıtabilen araçlar olup radyo, televizyon, gazete ve internet gibi araçlar en yaygın biçimde kullanılan kitle iletişim araçları arasında yer almaktadır.

Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, basın ve yayın araçlarının kullanılmış olması yeterli değildir. Basın ve yayın araçlarının kullanılmasının suçun işlenmesini kolaylaştırması, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve mağdurun aldatılmasında etkili olması gerekmektedir. Ayrıca suçun işlenmesinde basın ve yayın araçlarının kim tarafından kullanıldığı önemli değildir.

Ceza Genel Kurulu 2015/867 E. , 2017/13 K. sayılı kararında;

“ Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; İbrahim V. ismiyle “www…….com” adlı internet sitesinde dizüstü bilgisayar satışı için ilan veren sanığın, bu ilanı görüp kendisini telefonla arayan katılanla, bilgisayarların 1500 Lira bedelle satışı konusunda anlaşması, bir süre sonra katılanı telefonla arayarak bilgisayarları kargoya verdiğini söyleyip, bedelini vereceği hesap numarasına yatırmasını istemesi üzerine, bildirdiği banka hesabına 1500 Lira yatıran katılana sözde alışverişe konu bilgisayarları göndermemesi şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın hem bilişim sistemini araç olarak kullanmak hem de basın ve yayın aracının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle suçu işlediği anlaşıldığından, sanığın bu eylemi ile TCK’nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde düzenlenen “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” ve aynı fıkranın (g) bendinde düzenlenen “basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” olmak üzere dolandırıcılık suçunun iki farklı nitelikli halininin oluştuğu, bu durumda suçun daha ağır cezayı içeren nitelikli hali olan “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçundan hüküm kurulması gerektiği kabul edilmelidir. ’’

  • Suçun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında, Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi

TCK m. 158/1, h bendinde iki ayrı ağırlatıcı neden birlikte düzenlenmiştir. İlk nitelikli hal, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişinin dolandırıcılığı ticari faaliyetleri sırasında işlemesidir. Bunun için failin tacir veya şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden kişi olması zorunludur. Bentteki bir diğer nitelikli hal, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık suçunu işlemiş olmasıdır.

T.C. YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ E. 2009/17340 K. 2010/4311 T. 09.04.2010 kararında;

“ Bu hükmün uygulanabilmesi için öncelikle bir şirketin olması, faalin ise o şirketin yöneticisi veya şirket adına hareket etmeye yetkili temsilcisi, şirket müdürü olması ve suçun, şirketin faaliyeti sırasında ve yine bu faaliyetle ilgili olarak İşlenmesi gerekmektedir. Fail hakkında bu hükme göre cezalandırılabilmesinin istenebilmesi için öncelikle, ticari faaliyeti olan bir şirketin bulunup bulunmadığı, şirketin kurulup tüzel kişilik kazanıp kazanmadığı, suçun işlendiği tarihte failin şirket yöneticisi veya temsilcisi olup olmadığı, işlenen fiilin ticari faaliyetle ilgisinin bulunup bulunmadığı tespit olunmalı, bu şartların varlığı halinde sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 158/1-h maddesine göre cezalandırılması istenmelidir.

Şirket yöneticisi olmayıp, şirkette çalışan kişilerin, şirket adını kullanarak dolandırıcılık suçunu işlemeleri halinde bu bentteki nitelikli halden söz edilemeyeceği için, şartları var ise maddenin diğer bentlerindeki nitelikli hallerin var olup olmadığının araştırılması zorunludur. Bunların bulunmaması durumunda dolandırıcılık suçunun basit halini düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesi uyarınca failin cezalandırılmasına karar verilmesi gerekmektedir. ’’

  • Suçun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

Serbest meslek sahibi kişiler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu m. 65-66 arasında belirlenmiştir. Avukatlar, dişçiler, muhasebeciler, özel muayanehanelerinde çalışan doktorlar, emlak komisyoncuları gibi kendi işyerlerinde bağımsız olarak mesleklerini yürüten kişiler bu kapsamdadır. Ancak bu kişiler mesleğe giriş ve mesleki faaliyetlerinde tamamen bağımsız değildirler. Bu tür meslek mensupları, ilgili mevzuata göre kurulmuş olan meslek birliklerine üye olmak zorundadırlar. Serbest meslek mensupları, meslek birlikleri tarafından denetlenmektedirler.

  • Suçun Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi

Banka ve kredi kurumları kanun ile kurulan, mevduat toplayan, gerçek ve tüzel kişilere kredi vererek kâr amacı güden kurumlardır. Bu bent ile banka ve kredi kurumlarının yanında bankacılık sektörü de korunmaktadır. Hileli davranışlar doğrudan doğruya banka veya diğer kredi kurumlarına yönelik olup sahte belgelerle kredi alınmalıdır. Bu suçtan zarar görenin banka veya kredi kurumu olması gerekir. Kredi verme yetkisi olmayan bir kişi veya kuruluşun hile kullanılarak aldatılıp kredi alınması durumunda bu nitelikli halin uygulanması olanağı bulunmamaktadır.

Bankanın her türlü işlemleri için dolandırılması, bu nitelikli halin uygulanmasını gerektirmez. Yalnızca banka veya diğer kredi kurumlarının bir kredinin tahsisini sağlamak amacıyla dolandırılması durumunda, bu nitelikli hâl uygulanacaktır.

  • Suçun Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenmesi

Bu nitelikli halin amacı, sigorta şirketlerinin zarar görmesini engellemektir. Failin sigorta edilen veya sigorta bedelini alacak kimse olması şart değildir. Keza, sigorta edilen riskin türü de önemli değildir.

  • Suçun Kişinin, Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olarak Tanıtması veya Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemesi Suretiyle İşlenmesi

TCK 158/1-l maddesi maddenin ilk hâlinde bulunmamakta iken uygulamada sıkça karşılaşılan bir dolandırıcılık biçimini nitelikli dolandırıcılık kapsamına alınmıştır. Kendilerini polis, hâkim, savcı vs. olarak tanıtarak mağdurları aldatıp haksız menfaat temin eden kişiler bu madde kapsamında cezalandırılacaklardır.

  • Suçun Kamu Görevlileriyle İlişkisinin Olduğundan, Onlar Nezdinde Hatırı Sayıldığından Bahisle ve Belli Bir İşin Gördürüleceği Vaadiyle Aldatarak, Başkasından Menfaat Temin Etmek Suretiyle İşlenmesi

TCK 158/2 maddesinde suçun tanımı yapılmıştır. 765 sayılı TCK’da “Nüfuz Ticareti” olarak düzenlenmiş bulunan bu suç 5237 sayılı TCK’da nitelikli dolandırıcılık başlığı altında düzenlenmiştir. Bu suçun oluşumu için, failin bir kısım kamu görevlileri ile yakın ilişkiler içerisinde olduğunu ifade etmesi gerekir. Ayrıca bu ilişkisi sebebiyle belli bir işi gördüreceğinden bahisle mağduru aldatarak ondan menfaat temin etmesi gereklidir. “Kamu görevlisi” kavramı TCK 6’ncı maddede açıklanmıştır.

Bu suçun oluşması için ismen belli bir kamu görevlisinin belirtilmiş olması şart değildir. Fakat görevi, unvanı, rütbesi belirtilerek belli ölçüde somutlaştırılması da şarttır. Aksi takdirde sadece tanıdıkları olduğundan bahisle menfaat temin eden kişinin aldatma eylemi TCK 157. Maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır.

  • Suçun Üç veya Daha Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi ya da Suç İşlemek İçin Teşkil Edilmiş Bir Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi

Ceza hukukunda somut olaya göre durumun uzman bir avukat tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir, bu sebeple durumunuza göre uzman ceza hukuku avukatından hukuki destek almanız doğru olacaktır.