0553 661 52 02 asli@arslantas.av.tr

Boşanma Davasında Nafaka Nedir?

Boşanma davası neticesinde, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek tarafın diğer taraftan nafaka isteyebileceği düzenlenmiştir.

Boşanma Davasında Nafaka Türleri ve Şartları

Yoksulluk Nafakası (4721 s.k. m.175)

Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka isteyenin boşanma anında ve boşanma sebebiyle yoksulluğa düşeceğinin anlaşılması gerekir. Yoksulluk nafakası, boşanma davası açılırken dava dilekçesi ile birlikte talep edilebilir. Bunun yanı sıra boşanma davası devam ederken veya boşanma davası sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile talep edebilir. (HGK. 10.10.1990 gün 1990/2- 407 E. 1990/487 sayılı kararı) Boşanma davasında yoksulluk nafakası talep edebilmek için kusurun diğer tarafa göre daha ağır olmaması gerekmektedir. Yoksulluk nafakası boşanma davası devamı sırasında istenebileceği gibi boşanma davası sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile de istenebilir.

Yoksulluk nafakasının maddi koşulları:

  • Nafaka isteyenin ağır kusurlu olmaması gerekir.
  • Nafaka isteyenin boşanma sebebiyle yoksulluğu düşecek olması gerekir.

Yoksulluk nafakasının biçimsel koşulları:

  • Talep edilmesi gerekir. Hâkim talep miktarından daha yüksek miktarda nafaka kararı veremez. Hâkim taleple bağlıdır.
  • Evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi gerekir. Yoksulluk nafakası, boşanmanın isteğe bağlı feri sonuçları arasındadır.

Tedbir Nafakası (4721 s.k. m.169)

Tedbir nafakası boşanma kararının kesinleşmesi tarihine kadar devam eder ve kesinleşme tarihinde son bulur. Türk Medeni Kanunu 169. maddesi gereğince tedbir nafakası boşanma ile ilgili hükmün kesinleşmesi ile kendiliğinden ortadan kalkar. Boşanma kararının kesinleşmesi ile tedbir nafakası yoksulluk nafakasına dönüşmez. Tedbir nafakası, talebe bağlı olmaksızın verilir ve geçici bir önlem olarak davanın başından karar kesinleşene kadar hüküm altına alınır. Ayrıca tarafların kusur durumu hiçbir şekilde tedbir nafakasının belirlenmesinde etkili bir unsur değildir.

iştirak Nafakası (4721 s.k. m.182)

Boşanma kararı ile velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir.

Boşanma Davasında Nafaka Miktarı nasıl belirlenir?

Boşanma Davasında Tedbir Nafakası ve Yoksulluk Nafakası Miktarı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve hakkaniyet esasları gözetilerek belirlenir. Yoksulluk Nafakası belirlenirken, mahkeme tarafından davacının boşanma davasındaki kusur derecesine bakacaktır. Ayrıca Yoksulluk nafakası belirlerken mahkeme tarafların yoksulluğa düşüp düşmediğinin araştırmaktadır. Mahkemenin boşanma kararının kesinleştiği tarihte sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir. Tedbir Nafakasında tarafların kusur durumuna bakılmaz. Tedbir Nafakası, boşanma davası açıldığı zaman tarafların ekonomik durumuna bakılarak belirlenmektedir.

Anlaşmalı Boşanma Davasından Sonra Nafaka İstenebilir mi?

Davacı, anlaşmalı boşanmakla ekonomik ve sosyal yönden yoksulluğa düştüğünü, boşanma ilamında nafakaya ilişkin hüküm verilmediğini ileri sürülerek yoksulluk nafakasına hükmedilmesini istemiştir. Davalı, anlaşmalı boşanma davasında nafaka ve tazminat talebinden açıkça feragat edildiğini bildirip davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece anlaşmalı boşanma davasında davacının kendisi için nafaka ve tazminat talebinden vazgeçtiği, kararın kesinleştiği, davacının yoksulluk nafakası talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen bozma ilamında açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur. Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilerek direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, anlaşarak boşanma davasında nafaka isteği olmadığını açıklayan tarafın bu beyanının, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmesi nedeniyle açacağı yoksulluk nafakası davasında kendisini bağlayıp bağlamayacağı noktasında toplanmaktadır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyelerce, davacının anlaşmalı boşanma davasındaki beyanının boşanma davası devam ederken istenen tedbir nafakası yönünden hüküm ifade edeceği, yoksulluk nafakasının boşanmanın kesinleşmesinden sonraki dönüme için olduğu, davacının feragat beyanında açıkça yoksulluk nafakası ibaresinin bulunmadığı, feragat beyanının davacıyı yoksulluk nafakası yönünden bağlamayacağı, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluğunca bu görüşe itibar edilmemiştir. Hukuk Genel Kurulu’nun çoğunluğunca, tarafların boşanma sırasında nihai olarak anlaştıklarını bildirdikleri ve nafaka isteğinden feragat edildiği, davacının bu beyanında açıkça yoksulluk nafakasından söz edilmemiş ise de kendisini bağlayacağı, anlaşmalı boşanmanın kesinleşmesi ile istenebilecek tek nafakanın çocuklar için iştirak nafakası olduğu, somut olayda davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünden bahisle nafaka isteyemeyeceği, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu benimsenmiş ve bu nedenle direnme kararının onanması gerekmiştir. (T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2012/836, Karar: 2013/306, Tarih: 06.03.2013)

Dava Dilekçesinde Yoksulluk Nafakası Talep Edilmemesi Halinde ne olur?

Yoksulluk nafakası, boşanma davası açılırken dava dilekçesi ile birlikte veya boşanma davası devam ederken veyahut boşanma davası sonuçlandıktan sonra ayrı bir dava ile istenebilir. (HGK. 10.10.1990 gün 1990/2- 407 E. 1990/487 sayılı kararı) Davanın boşanma davasında, dava dilekçesinde nafaka istemediğine ilişkin beyanı sadece tedbir nafakasını kapsar ve bu beyanın ileriye dönük haktan feragat sonucunu doğuracağını kabul etmek hukuken mümkün değildir. Kaldı ki davacının boşanma davasında nafaka isteği olmadığına ilişkin açıklamasının yoksulluk nafakasını da kapsayacağını kabul etmek hak arama özgürlüğünün bir sınırlaması olup, himaye görmez. Somut olayda, her ne kadar, davacı taraf, boşanma davası dava dilekçesinde, yoksulluk nafakası talep etmemiş ise de doğmamış bulunan bir haktan feragat mümkün olmadığından, koşulları oluştuğu takdirde, davacının karşı taraftan yoksulluk nafakası talep etmesi mümkündür. Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, davacının boşanma davası sırasında, açıkça yoksulluk nafakasından feragat ettiğini de belirtmemiş olması karşısında, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve hakkaniyet esasları gözetilerek, uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (T.C. YARGITAY ÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ Esas: 2012/23009, Karar: 2013/1638, Tarih: 05.02.2013)

Boşanma Davası Kesinleştikten Sonra Yoksulluk Nafakası Talep Edilebilir mi?

Yoksulluk nafakası boşanma davası içinde ve onun devamı sırasında boşanma ile ilgili hüküm kesinleşinceye kadar istenebileceği gibi boşanma davası sonuçlandıktan sonra harcı verilerek açılmış ayrı bir dava ile de istenebilir. Ancak, sonradan açılan yoksulluk nafakası davalarında yoksulluk nafakasının koşullarının oluşup oluşmadığı boşanma hükmünün kesinleştiği ana göre belirlenir. Bu şartlar yoksulluk nafakası istemine ilişkin dava tarihine göre değil, boşanma tarihine göre araştırılması ve şartları varsa yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir. Boşanmaya neden olan olaylarda tamamen veya daha fazla kusurlu olan eş yoksulluk nafakası talep edemeyecektir.

Somut olayda; koca tarafından açılan boşanma davasında davalı kadının davacı kocasına hakaret içeren sözler söylemesi, bu sözlerin evlilik birliğini temelden sarsacak nitelikte olması nedeniyle boşanmalarına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2010 tarihli kararı ile hüküm onanmış, süresi içinde karar düzeltme yoluna gidilmediğinden 13/09/2010 tarihinde boşanma kararı kesinleşmiş, huzurdaki dava 06/06/2011 tarihinde süresi içinde açılmıştır. Bu durumda, boşanma tarihi itibariyle davacı kadının davalı kocası karşısında daha ağır kusurlu olduğu kesin hükümle saptandığına ve böylece yoksulluk nafakası isteme koşullarının oluşmadığı açıklığa kavuştuğuna göre, mahkemece, kesin hükmün etkilerini ortadan kaldıracak şekilde yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (T.C. YARGITAY ÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ Esas: 2012/5644 Karar: 2012/10196 Tarih: 16.04.2012)

Boşanma Davasından sonra İştirak Nafakası Kaldırılabilir mi?

Mahkemece; davacının boşanma davası esnasında da bir gelirinin ve kazancının bulunmadığı, ancak ödenebileceği öngörüsü ile aylık 400-TL iştirak nafakasını kabul ettiği, fakat zaman içerisinde bu nafakayı ödeyememeden dolayı İ.İ.K. hükümlerine göre tazyik hapsi ile karşılaştığı bu haliyle nafakanın mevcut miktar üzerinden devamının davacının boşanma sonrasındaki ekonomik ve sosyal durumu ile karşılaştırıldığında davacıyı ekonomik yönden kaldıramayacağı bir yükün altına koyacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile nafakanın bu dava tarihinden geçerli olmak üzere 100 TL indirilerek 300’TL ye düşürülmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; TMK.nun 182. maddesine göre; boşanma kararı ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. TMK.nun 330.maddesindeki düzenleme ise, nafaka miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir, şeklindedir. Somut olayda; tarafların 16.01.2012 tarihinde temyiz edilmeden kesinleşen karar ile anlaşmalı olarak boşandıkları, davacının kabulü üzerine mahkemece müşterek çocuk lehine 400 TL nafakaya hükmedildiği, davacının boşanma davası sırasında da işsiz olduğu ve gelirinin olmadığı anlaşılmaktadır. Nafaka alacaklısı çocuğun ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davacı babanın gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmamış, edimler arasındaki dengenin, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulduğu davacı tarafından ispat edilememiştir. O halde mahkemece; açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu hususlara dikkat edilmeden yukarıdaki gerekçe ile davanın kısmen kabulü doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

Tarafların Kusuru Yönünden Tedbir Nafakası

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ispatlanmamış ise de, güven sarsıcı davranışlarda bulunan davalı kadının boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun anlaşılmış bulunmasına göre davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. Tedbir nafakası boşanma davası açılmakla alınması gerekli tedbirlerden olup (Türk Medeni Kanunu 169.madde); boşanma davasındaki kusur belirlemesi nafaka takdirinde esas alınamaz (Hukuk Genel Kurulunun 2.11.2011 tarihli 2011/2-533 esas, 670 karar sayılı kararı). Lehine önlem alınacak olan taraf kusurlu olsa dahi, önlemi gerektirici sebebin varlığı halinde kanunda belirtilen geçici nitelikteki önlemlerin alınması gerekir. Öyleyse ev hanımı olup herhangi bir geliri ve mal varlığı bulunmayan davalı yararına dava tarihinden geçerli olmak üzere uygun bir miktarda tedbir nafakası taktir edilmesi gerekirken kusurlu olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.13.01.2014 (T.C. YARGITAY İKİNCİ HUKUK DAİRESİ Esas : 2013/18569 Karar : 2014/228 Tarih: 13.01.2014)

Boşanma davası süreci için uzman bir boşanma avukatından destek almalısınız. Boşanma ile ilgili diğer makalelerimize buradan ulaşabilirsiniz.